ALAK SURESİ – KURAN’IN YOL HARİTASI

İLGİ: https://aydinerceis.wordpress.com/2016/02/19/kuran-hurafeler-dusunceler/ 

İlgi yazımda Kur’an’da mevcut olup etrafında hurafeler örülmüş ayetleri incelemeye başlayacağımı belirtmiştim. Bir örnek olarak Alak suresini inceliyeceğim, ama önce Kur’an’da sık kullanılan bir özellik için Zumer suresinin 23ncü ayetine dikkat etmek gerekmektedir. Üç farklı meali inceliyelim. Konuyu dağıtmamak için ayetin sadece ilk cümlesini kullanacağım: 

“Diyanet İşleri: Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir… “ 

“Ahmed Hulusi: Allâh, sözün en güzelini; müteşabih (benzetme yollu), mesânî (aynı cümlede veya kelimede iki ayrı işareti vererek ikili anlatımla) bir bilgiyi (tafsilâtlı) indirdi…” 

“Yaşar Nuri Öztürk: Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir…”  

Diyanet İşlerinin mealinin diğer iki mealden ne kadar farklı olduğuna dikkat ediniz! Bu ayette iki kelime önemlidir: Müteşabih ve mesânî. Hem kelime karşılıklarından hem de Kur’an’ın içindeki karşılaşacağımız söz sanatlarını düşünerek en yakın mealin şöyle olması gerektiği kanaatindeyim: 

“Allah, sözün en güzelini, benzetme yoluyla ve iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir.” 

Mesani sanatı diyebileceğim bu özellik de daha ilk inen ayetlerde kullanılmaya başlanmıştır. Alak suresinin önemi şudur. İlk 5 ayeti ilk inen ayetler olup, o dönem Mekke halkına yeni bir dinin ortaya çıkmakta olduğunun habercisidir. İlk mesajlar olduğu için dinleyenlerin üzerinde bir heyecan yaratmış olmalıdır. İyi okunduğunda Alak suresi bütün Kur’an’ın yol haritasıdır, “içindekiler” bölümüdür. Bundan sonra inen ayetler aslında bu sureyi açmaktadır. Sureyi Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinden takip edeceğim, ama önemli gördüğüm hususlarda diğer meallere de göz atacağım.  

1.Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!  

Burada farklılık yaratan “oku! (ikra)” kelimesine yüklenen manadadır. Bundan 200 sene önce yaşamış atalarımız bu kelimenin anlamını çok daha iyi anlamış olmalılar; çünki eski Anadolu Türk lehçelerinde “oku (aslı okı)” kelimesinin asıl anlamı “çağırmak, davet etmek”tir. Hz.Peygamber ilk 5 ayeti aldığında yaptığı da aynen böyle olmuştur. Okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir topluma “(kitap) oku” anlamında bir mesaj verilmesi zaten tuhaf olurdu. 

2.İnsanı, embriyodan/ilişip yapışan bir sudan/sevgi ve ilgiden yarattı.  

Kur’an burada yukarı da bahs ettiğim mesânî sanatını kullanıyor. “Alak” kelimesinin asli ve tali anlamlarının her ikisi de burada aynı ölçüde geçerlidir. İnsanı nasıl, biyolojik embriyodan/ilişip yapışan bir sudan yarattı. İnsanı niçin, teolojik sevgi ve ilgiden yarattı. Kur’an’ın bütünü açısından bakıldığında her iki anlamı da doğru ve geçerlidir. 

3.Oku! Rabbin Ekrem’dir/en büyük cömertliğin sahibidir.  

Buradaki meali ilk ayeti açıklamam ışığında şöyle düzeltmem gerekir: “Rabbinin Ekrem/en büyük cömertliğin sahibi olduğunu tebliğ et.” Kur’an mesânî sanatını burada da kullanmaktadır. Kerem, vermek/cömertlik anlamına geldiği gibi şeref ve asalet anlamına da gelmektedir. Rabbinin en büyük cömertliğin sahibi olduğunu tebliğ et. Rabbinin şeref ve asalet sahibi olduğunu tebliğ et. Yani Rabbin yarattığı her şeyi seninle paylaştığı için en şereflidir.  Kur’an daha sonra çok önem verdiği “paylaşma” hususunu zekat adı altında defalarca tekrarlayacaktır. 

4.O’dur kalemle öğreten.  

5.İnsana bilmediğini öğretti.  

Öğreten Allah, öğrenen insan. Elbette ki Allah bunu doğrudan yapmaz. Tabiata bak, öğreneceğin her şey ordadır. Bu ayetin bir sonucu olarak insan her daim öğrenmeye açık olmak ve öğrenme eylemini bilinçli olarak yapmak zorundadır 

6.İş, sanıldığı gibi değil. İnsan gerçekten azar. 

Y.N.Öztürk’ün meali bana göre eksiktir. Burada ayet “kellâ (hayır)” itirazı ile başlar. Kur’an neye itiraz etmektedir? Sonraki ayeti de birleştirirsek “kendini her türlü ihtiyacın üstünde görüp azan insana” itiraz etmektedir. Daha sonra bunları “tağut/haddini aşan” olarak da tanımlayacaktır. Buradan da insana bir görev yüklenmektedir. Her Müslüman “kendini her türlü ihtiyacın üstünde görüp azanlara”  – HAYIR – demelidir.  

7.Kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görmüştür.  

8.Oysaki, dönüş yalnız Rabbinedir.  

9.Gördün mü o yasaklayanı,  

10.Bir kulu namaz kılarken.  

11.Gördün mü! Ya o iyilik ve doğruluk üzerine ise? 

12.Ya o, takvayı emrediyorsa!  

13.Gördün mü! Ya şu yalanlanmış, sırt dönmüşse!  

14.Bilmedi mi ki Allah gerçekten görür!  

15.İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse, yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz!  

16.O yalancı, günahkar alnı.  

17.Hadi çağırsın derneğini/kurultayını!  

18.Biz de çağıracağız  zebanileri!  

“Zebani” kelimesinin ne anlama geldiği tartışmalıdır. Bilinen üç husus vardır: (1) Zebani kelimesi “cehennem” bağlamında kullanılmamıştır, (2) Cehennem bağlamında “bekçi” kelimesi kullanılmaktadır, (3) Sadece bu ayette kullanılmaktadır. 

19.Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş! 

Sonuç olarak Alak suresi ilgili kendi yorumumu getireceğim: Sadece ve sadece Alak suresini özümsemiş ve günlük yaşamına uygulamakta olan bir insan, Kur’an’ın istediği Müslüman tanımına çok yaklaşabilir. Nedir bunlar? 

• Üretip, ürettiğini paylaşan, 

• Öğrenmeye her zaman açık olan, 

• (Kalbini yarıp içine bakamıyacağı için) başkalarının inancına saygılı olan, 

• Kendini her türlü ihtiyacın üstünde görüp azan insana (tağut) –hayır- diyebilen. .

About Mehmet Aydin Erceis

Tarih araştırmalarını amatörce yapan ve türkçe araştırmalarını yakından takip eden meraklı bir şahısım.
Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın